20 Temmuz Dünya Satranç Günü kutlu olsun.
“Çocuklar bize bazen çocuk olduklarını hatırlatır.” Tortelius
” + Satranç çok saçma… Atlar okuma yazma bilmez ki.
– Atların okuma yazma bilmesi gerekmiyor, senin bilmen yeterli.
+ Olur mu hiç, nasıl gidecek L şeklinde?
– Kendi mi gidiyor? Sen götürüyorsun.
+ Olsun gene de saçma. Filler çapraz gider diye kuralı kim koymuş? Tuvalete koşan benden başka kimse çapraz gidemez.
– Neden gidemesin? Köpeklere hiç arkadan baktın mı? Onlar da çapraz gider.
+ Satrançta köpek yok ki.
– Evladım, köpek gidiyorsa fil de gider demek istiyorum.
+ Filler büyük ama.
– Haklısın oğlum. Haklısın… Yoruldum. Hamleni yapacak mısın?
+ Kaleyi oynayayım diye düşünüyorum… Al işte, kalelerin yürüdüğünü de hiç görmedim.
– Hayatında kaç kere gerçek bir kale gördün?
+ Gerçek kaleler yürüyormuş mu?
– Yürümüyor. Bu sadece bir oyun. Neden bu kadar uzatıyorsun?
+ Sadece bir oyunsa doktorculuk oynayalım. Neden satranç oynuyoruz? Sıkıldım satrançtan.
– Vallahi satrancın da sana pek güzel duygular beslediğini sanmıyorum.
+ Ne?
– Yok bi şey. Bak, satranç çok eski bir oyundur. Kralların oyunu. Zekâ gelişimine yardımcı olur. Aptal bir çocuk mu olmak istiyorsun?
+ Monopoly oynasak?
– Para oyunu o. Ne gerek var. Bak burada planlayarak, düşünerek oynama var.
+ Düşünerek mi? Sen hiç düşünmüyorsun ki, hemen vezirimi alıverdin.
– Hızlı düşünüyorum. Sen de yap.
+ Ben yapamıyorum baba. Ben küçüğüm. Evcilik oynayalım mı?
– Evciliği kızlar oynar.
+ Bunu da krallar oynarmış. Biz kral mıyız?
– Öfff! Şimdi tablayı fırlatacağım duvara. Oyna, piyonu oyna.
+ Piyonlar hiçbir işe yaramaz. Boşuna. Bir de yeterince yürüyünce vezir mi oluyordu? Peh! Var mı öyle bir aristokrasi?
– Aristokrasi mi?!.. Savaşları askerler kazanır, piyonlar kazanır.
+ Hangi savaştan bahsediyorsun? Hani kılıç? Hani bomba? Hani Rumsfeld?
– Misal verdim oğlum.
+ Bana misal verme baba, bana… Neyse!
– Delirtme beni çocuk. Kaleyi çek oradan bak filim yaklaşıyor.
+ Yaklaşsın, kale yıkılmaz ki.
– Yıkılır.
+ Yıkılmaz.
– Evladım, ben senin iyiliğini düşünüyorum. Hem öğren hem de gerçek bir oyun neymiş gör istiyorum.
+ Ne kralın karısı var, ne vezirin karısı var. Neresi gerçek?
– Oğlum savaş bu. Savaşa kadınlar gitmez.
+ Kadınlar gitmez ama atlar tek başına… Jokeyler yolda mı düşmüş?
– Sus da oyna… Bak fillerini hep aldım.
+ Filler sarhoş… Hiç de işime yaramaz. Ayrıca kral çok mu şişman, bir türlü gidemiyor… Saçma!
– Şah derler ona.
+ Şah?
– Şah.
+ Bi şey diycem baba.
– Ne var?
+ Şah-mat! “